Simge Mertoğlu ile Feminist Teoriler
26 Haz Çar
|Online Zoom Etkinliği
Feminizm kavramı ilk çıktığından beri dalgalar yükselip duruyor, rüzgarlar bazen fırtınaya dönüşüyor, bazen sakinliyor. Ama çoğu insan bu dalgaların kaynağı nereden geliyor, pek bilmiyor. Bu dalgalar, kadınların da zihninde medcezirler oluşturuyor.
Saat ve Yer
26 Haz 2024 20:00 – 21:30
Online Zoom Etkinliği
Konuklar
Etkinlik Hakkında
Feminizm kavramı ilk çıktığından beri dalgalar yükselip duruyor, rüzgarlar bazen fırtınaya dönüşüyor, bazen sakinliyor. Ama çoğu insan bu dalgaların kaynağı nereden geliyor, pek bilmiyor. Bu dalgalar, kadınların da zihninde medcezirler oluşturuyor. Halbuki ihtiyaç duyduğumuz şey, suların durulması, denizin berraklaşması. Çünkü ancak o zaman bizim de zihinlerimiz dinginleşecek ve feminizmin neresinden tutmamız gerektiğine karar verebileceğiz.
Bazı fikirleri kafamızda olgunlaştırmak için köklerine inmek gerekiyor. İşte bu yüzden “Feminizm nedir ve toplumdaki hangi ihtiyacı karşılamak için ortaya çıkmıştır?” sorusunun peşine takılıyor, zaman içinde dalga dalga yayılan feminizm kavramına bir de teoriler ışığında bakıyoruz. Feminizmin ortaya çıkışı ve asıl amacı, birinci/ikinci/üçüncü dalga feminist teoriler, feminizmin önemli temsilcileri ve günümüzde bu kavramın geldiği noktayı sosyal bilimler çerçevesinden inceleyeceğimiz, birlikte düşüneceğimiz ve tartışacağımız bu keyifli oturuma davetlisiniz!
Akış:
- Feminizm nedir, nasıl ortaya çıkmıştır?
- Birinci dalga feminizm
- İkinci dalga feminizm
- Üçüncü dalga feminizm
- Günümüzde feminizm
Simge Mertoğlu kimdir?
Selamlar, ben Simge. Maden mühendisliğinden tiyatro oyunculuğuna, İngiliz dili eğitmenliğinden, marka ve iletişim uzmanlığına, birçok onur ve başarı belgesinden, akademik çalışmalara uzanan mesleki ve akademik serüvenimde uzmanlaştığım tek bir nokta oldu: Multidisiplinerliğinin tüm çekiciliğiyle karşımda duran İletişim Bilimleri.
Şimdiye kadar yaptığım yayınlanmış/yayınlanmamış tüm akademik çalışmalarda genel olarak iktidar kavramı ve gündelik yaşam performanslarına odaklandım. Bu çalışmaların neredeyse hepsinin tek ortak yönü inceleme nesnesinin “kadın ve kadına dair her şey” olmasıydı. Neden derseniz; çünkü ben hepsi birbirinden güçlü, ayakları yere basan, istediklerini elde eden görece anaerkil diyebileceğimiz bir ailede büyüdüm. Maden ocağında ilk stajımı yaparken kadın kimliğim üzerinden maruz kaldığım muamelenin erkeklerin dünyasının bir yansıması olduğunu zannetmiştim. Ancak tiyatro sahnelerinde ve profesyonel iş hayatında bu acımasızlığın kadınlardan da geldiğine çok kez şahit oldum. Sonra düşündüm; bu yalnızca erkeklerle ya da yalnızca kadınlarla ilgili değil; bu yaşadığımız dünyanın sistemiyle alakalı. Ama önce gerçekten bazı kavramların bilimsel olarak ne anlama geldiğini anlamak ve sonra üzerine düşünmek gerekiyor.